Bir süredir belediyelerle ile ilgili yazmama kararı almıştım. Göreve yeni gelen belediye başkanlarımıza biraz zaman vermenin doğru olacağını düşünmüştüm ama gördüm ki gömleğin ilk düğmesini doğru ilikleyemediği için üstündeki gömleği dolduramayan ve yanlışları art arda sıralayan bazı arkadaşlar bana bu yazının başlığını bu şekilde attırdı.
Malum bu yazıyı yazmaya başladığım sıralarda Bayraklı Belediyesi emekçileri haklarını alabilmek için greve çıktı. Bayraklı sokakları çöplerle doldu taştı. Parkları sokakları bakımsız kaldı. Bayraklı halkı bazı sağlık sorunları yaşama riskiyle karşı karşıya kaldı.
Bayraklı'da göreve gelir gelmez maaş almayacağını açıklayan belediye başkanı aynı eşşsiz(!) fedakarlığı belediye emekçilerinden de bekliyor olacak ki emekçilerin haklı taleplerine kulaklarını tıkadı. Her fırsatta hükümete asgari ücret, emekli maaşları üzerinden yüklenen CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in bütün söylemleri insana “Siz önce kendi belediyenizde emekçiye reva görülene bakın!” dedirtiyor.
Benzer talepler, eylemler İzmir'de bütün belediyelerde dile getirilmiş, kısa süreli iş bırakmalar hariç hiç birinde bu şekilde bir greve dönüşmemişti. Bunda krizi doğru yöneten belediye başkanlarının payı son derece önemliydi. Ama Bayraklı Belediyesi'nin başkanlık koltuğunda oturan arkadaşımızın olmayan yönetim becerisi koskoca ilçeyi İzmir'in kalbi yerine adeta “ÇÖP ŞEHİR” haline getirdi.
Halkının her zaman temizliğiyle övündüğü, hatta en temiz sokak yarışmalarının düzenlendiği, sokak sakinlerinin çeyrek altınla ödüllendirildiği, “Toz Kondurmuyoruz” kampanyaları ile belediye başkanının bile üstünde işçi tulumu elinde süpürge ile sokakları süpürdüğü 17 yıllık Bayraklı ilçesi tarihinde böyle müstesna(!) bir dönem hiç görülmedi. Elbette hiç kimse Bayraklı'yı yeterince iyi tanımayan bir başkandan bu güzel hareketleri beklemiyordu ama bu kadar kötü bir yönetici seçtiklerini de bilmiyordu.
Gelelim yazımızın başlığının bir diğer sebebine. CHP Genel Başkanı Özgür Özel 414 belediye başkanını kayyum, kreşler, konserler, SGK borçları gündemiyle 30 Kasım'da Ankara'da toplantıya çağırdı. Malum şu sıralar belediye kreşleri ile ilgili bir tartışmadır gidiyor.
Genel Başkan Özgür Özel'in kreşler ile ilgili söylediklerini bir hatırlarsak göreve gelir gelmez belediyenin kreşlerine fahiş zam yapıp 16 bin liraya çıkararak kadınlarımızı asgari ücretle çalıştığı işi bırakıp eve hapseden Bayraklı'nın belediye başkanı o toplantıya katılacak mı?
Katılacaksa hangi yüzle orada oturacak?
Kendisini atayan genel başkanının yüzüne nasıl bakacak?
Yine sayın Genel Başkanın CHP'li belediyelerin açtığı öğrenci yurtlarıyla övündüğü sözlerini hepiniz hatırlarsınız.
Göreve gelir gelmez Bayraklı Belediyesi'nin kurucu belediye başkanının onca çabayla açtığı Nene Hatun Kız Öğrenci Yurdu'nu kapatan Bayraklı'nın belediye başkanı o toplantıya katılacak mı?
Katılacaksa hangi yüzle orada oturacak?
Kendisini atayan genel başkanının yüzüne nasıl bakacak?
25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü'nde başta sayın Genel Başkan Özgür Özel olmak üzere bütün CHP'lilerin verdikleri mesajları hatırlarsınız.
Göreve gelir gelmez Bayraklı'nın tek kadın sığınma evinin, üstelik iddiaya göre şiddet görerek bu eve sığınmış misafirler varken kapısına kilit vuran Bayraklı'nın belediye başkanı 30 Kasım'daki o toplantıya katılacak mı?
Katılacaksa hangi yüzle orada oturacak?
Kendisini atayan genel başkanının yüzüne nasıl bakacak?
Sanırım yazımın başlığı artık sizin için de bir anlam kazanmıştır. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in hükümete yüklendiği ne kadar konu varsa hepsini gerçekleştiren bir belediye başkanı var Bayraklı'da.
Emeğin emekçinin hakkını vermeyen, kreşlere fahiş oranda zam yapan, kadın sığınma evini, kız öğrenci yurdunu kapatarak adeta kadın düşmanı olarak görünen Bayraklı Belediye Başkanı İrfan Önal maalesef bize ACABA BAYRAKLI BELEDİYESİ'Nİ AK PARTİ Mİ KAZANDI? dedirtti. Eminim bu kadarını onlar da yapmazlardı.
Umarım sayın İrfan Önal bir an önce kendisine bir çeki düzen verir de CHP'li bir belediye başkanı olmanın sorumluluklarını yerine getirip Genel Başkanı'nın izinden gitmeye başlar.
Alıntı: Can Haber